AntiFosfolipit Sendromu (AFS)
Antifosfolipit sendromu, bağışıklık sistemi ile ilgili bir hastalıktır. Normalde vücudun dış etkenler için ürettiği antikorlar (kandaki savunma hücreler) vücudun kendi hücrelerini yabancı olarak algılayıp bunlara karşı savunmaya geçer. Bu sıklıkla damar yapısında tahribat ve pıhtılaşmaya meyil yaratır. Dolayısıyla da bir çok organ sistemini etkileyebilir.
Gebelikte, embryonun rahim iç zarına tutunması (endometrial implantasyon) AFS varlığında bozulabilir ve erken düşüklere neden olabilir. Devam eden gebeliklerde de özellikle 20. hafta civarında plasentanın normal şekilde yapılanması ve kan alış verişini bozarak bebekte gelişme geriliği annede ise preeklampsi gelişimine zemin hazırlayabilir.
Gebeliğin doğası gereği var olan pıhtılaşmaya meyilli durum, AFS varlığında daha abartılı bir duruma geçip gebede bacaklarda pıhtı oluşumu (derin ver trombozu) ve akciğerlere pıhtı atması ( pulmoner emboli) gibi istenmeyen durumların riski artar. Özellikle çoğul gebeliklerde ve obezite sorunu olan gebelerde bu risk artar .
Tanı nasıl onur ?
Öncelikle şüphelenmek gerekir. Bir kadının peş peşe 2 tane <10 hafta gebelik kaybı varsa ya da ileri haftalarda anne karnında bebek ölümü öyküsü varsa , erken başlayan şiddetli preeklampsi ve bebekte gelişme geriliği durumunda AFS den şüphelenmek gerekir.
Hangi testler yapılmalıdır ?
AFS ile ilişkili birçok antikor tanımlanmıştır. Ancak gebelik seyri açısından özellikle ; lupus antikoaguan, antikardiolipinler , anti-beta2 mikroglobulin bakılmalıdır.
Tedavide ne yapılır ?
Tanı konan olgularda anti-koagulan ( kan sulandırıcı tedavi ) başlanır. Mümkünse hastanın yaşam stili ilgili gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.